F-14 Tomcat, Grumman Aerospace Corporation tarafından üretilen süpersonik, çift motorlu ve değişken geometrik kanatlı bir av/önleme uçağıdır.
Table of Contents
F-14 Tomcat ‘in Geliştirilmesi:
F-14 Tomcat Öncesi:
Taktik Avcı Programı (TFX):
F-14 Tomcat ‘in doğuşu için 1950’li yıllara gitmemiz gerekir. 1950’li yıllarda artan Sovyet süpersonik füzeleri ve bombardıman uçakları Birleşik Devletler Donanması’nı giderek rahatsız etmeye başladı. 1960’lı yıllarda bu açık F-4 Phantom uçaklarıyla dolduruldu fakat Birleşik Devletler Donanması F-4 Phantom II’nin düşman bombardıman uçaklarına ve füzelerine karşı taşıdığı radar ve füze menzilini yetersiz buluyordu.
Savunma Bakanı Robert McNamara bu dönemde Donanma ve Hava Kuvvetleri’nin ortak uçak kullanmasını istiyordu. Bu yüzden Donanma’yı Hava Kuvvetleri’nin Taktik Avcı Deney (TFX) programına yönlendirdi. Donanma, Hava Kuvvetleri’nin düşük performans isterlerinden ötürü uçağın savaş performansının Donanma’yı olumsuz etkileyeceğinden korktuğu için Taktik Avcı Deney programına şiddetle karşı çıktı.
Taktik Avcı Programındaki uçak çoğu havacılık tutkunun bildiği F-111 Aardvark savaş uçağının donanma versiyonu olan F-111B’ydi. F-111B 1000lbs’lik Aim-54 Phoenix füzesi ve AN/AWG-9 radarını taşımak için inşa edilmiş 85.000 lbs ağırlığa sahip deneysel bir uçaktı.
Fakat Hava Kuvvetleri’nin F-111’leri Donanma için hem ağırdı hem de performansı düşüktü. F-111’in güçlendirilmesi düşünülüyordu fakat ne yapılırsa yapılsın F-111B uçağı Donanma’nın isterlerini karşılamaktan çok uzaktı. F-111B’nin uçuş testleri de başarılı olmadı ve birkaç test pilotu öldürdü. Donanma Amiral Yardımcısı Thomas F. Connolly F-111’lerin asla Donanma için uygun olmadığını belirtti. 1968 yılında Kongre F-111B projesine verilen fonları durdurdu. Program durdurulana kadar 7 adet F-111B üretildi. F-14 Tomcat üretilene kadar bu uçaklar AN/AWG-9 radarları ve Aim-54 Phoenix füzelerinin testlerinde kullanıldı.
Deneysel Deniz Savaşçısı (VFX) Programı:
1960’lı yıllarda Grumman kendi öz insiyatifi ile F-14’ün atası olabilecek bazı tasarım çalışmalarını denemeye başladı. Tasarım süreci boyunca yaklaşık 2000 farklı tasarım konfigürasyonda ve yaklaşık 400’e yakın hava girişi-egzoz kombinasyonu denenmiştir. Bu konfigrasyonların denenmesi için rüzgar tünellerinde 9.000 saatlik rüzgar tüneli testi yapılmıştır. 1965 senesinde bu tasarım seçenekleri mühendisler tarafından sekiz seçeneğe indirilmiştir. F-14 Tomcat ‘in tasarımını 303-E kodlu tasarım şekillendirmiştir.
Donanma hava muharebeleri ve kara saldırısı için F-4 Phantom’dan daha çevik ve güçlü olan bir savaşçı için ihtiyacını yineledi. Grumman ise Tasarım 303 üstüne yoğunlaşmaya başladı. 8 farklı varyantı olan Tasarım 303’ün E modeli seçilerek Donanmaya teklif edildi.
Bu gelişmelerin üzerine Temmuz 1968’de, Deniz Hava Sistemleri Komutanlığı (NAVAIR),Deneysel Deniz Savaşçısı (VFX) programı için bir teklif talebi (RFP) yayınladı. Teklif talebine General Dynamics, Grumman, McDonnell Douglas, North American Rockwell , Ling-Temco-Vought şirketleri cevap verdi. VFX projesi kapsamında uçağın isterleri belirlenmişti. VFX projesinde Mach 2.2 hızına çıkabilen iki kişilik, çift motorlu bir uçak isteniyordu. Donanma bunlara ek olarak VFX’in hava-hava görevlerinde 6 adet Aim-54 Phoenix füzesi veya 6 adet AIM-7 Sparrow ve 4 adet AIM-9 Sidewinder füzesinin taşımasını istiyordu.
McDonnell Douglas ve Grumman, Aralık 1968’de finalist seçildiler. Ocak 1969’da ise sözleşmeyi Grumman şirketi ve Tasarım 303-E aldı. Donanma Ocak 1969’da Grumman’dan tam 51 ay sonra uçağın filo tanıtımına çıkmasını istedi. Geliştirme programı kapsamında toplam 14 uçak ve 12 uçuş denemesinin de yapılması planlandı . Donanma ayriyeten Grumman’dan uçuş test programını ilk uçuştan yaklaşık 17 ay sonra başlatmasını istedi.
YF-14 ve Geliştirme Süreci
Grumman şirketi Donanma’nın isteklerini karşılamak için Calverton’da bulunan kompleksine ek tesisler ekledi.
- Uçuş test verilerinin telemetri ile elde edileceği ve bilgisayarlar tarafından işleneceği ve gerçek zamanlı olarak görüntüleneceği otomatik telemetri istasyonu kuruldu.
- O dönemlerde türünün en büyüğü olan yankısız bir oda kuruldu. Bu odada silah sistemlerinin uyumluluğunu ve elektronik harp kitleri test edildi. Ayrıca oda içindeki sistemlerin bilgilerinin dışarı sızmaması için özel kaplamalar kullanıldı böylece ABD kıyılarındaki Rus Ajanlarının bu gizli sinyalleri kaydetmesi önlendi.
- F-14 Tomcat için yeni geliştirilen IFF sistemi için bilgisayarlı bir uçuş test sistemi (CFTS) ve bir yönetim bilgi sistemi (MIS) kuruldu.
- Grumman, yapısal testlerin temel tasarımın bütünlüğünü mümkün olan en erken tarihte doğrulamasını ve ayrıca uçuş test programı sırasında gereken tam koordinasyonun sağlamasını sağlamak için Bethpage’deki 5.tesiste yapısal bir veri toplama sistemi kurdu
Baş tasarımcı Mike Ciminera F-14 Tomcat’teki hareketli kanatların hareketlerini pilotları rahatlatmak amacıyla bilgisayar tabanlı kontrol etmek için hava veri bilgisayarının modifiye edilmesini istedi. Bu bilgisayar sayesinde kanatların pozisyonu otomatik olarak ayarlanıyordu. Sistemde hata olmasına önlem olarak manuel sistem korundu.
Hareketli kanatlarda ve gövdede AIM-54 Phoenix füzesinin ağırlığından ötürü sertleştirilmiş titanyum kullanıldı. Bu gövdenin testi için yaklaşık 500 civarında test yapıldı. Bu özel malzemeden ötürü YF-14 Tomcat F-111B’ye göre 2000 kg civarında hafif oldu.
Uçuş Testleri
Toplamda 14 adet prototip F-14 (YF-14) üretildi. Bu uçaklardan 2 tanesi test uçuşlarında kaybedildi.
1 numaralı F-14A Tomcat prototipinin ilk uçuşu 21 Aralık 1970’te gerçekleşti. Ön kokpitte Grumman şirketinin baş test pilotu Robert Smyhe vardı. Arka kokpitte ise William Miller vardı. İlk uçuş günün geç saatlerinde akşam 5 civarı yapıldı. İlk uçuşta 2 basit daire çizilerek 10 dakikalık başarılı bir uçuş gerçekleştirildi.
İkinci uçuş testi ilk testten 9 gün sonra 30 Aralık 1970’de yapıldı. Uçak ilk kez bu tarihte ses üstü uçuşunu ve kanat hareketlerini yapacaktı. Fakat uçağın rezonans etkisinden ötürü hidrolik sistemlerde sızıntı oluştu. Uçak piste birkaç km kala düştü.
5 ay sonra aynı test pilotları ses üstü uçuşunu ve değişken kanat hareketlerini başarı ile yaptı.
Nisan 1972’de AIM-54 füzesinin F-14 Tomcat üzerindeki testlerine başlandı. Nisan 1973’te 110 mil (200km)’den bir hedef vuruldu. 22 Kasım 1973’te ise F-14’ün ikonik yeteneği olan 6 hedefe 6 füze yeteneğinin ilk testi yapıldı. İlk testte 6 hedeften 4’ü imha edildi.
F-14 Tomcat 1973’te İlk Operasyonel Kabiliyet’e (IOC) ulaştı.
F-14 ‘ün Tasarımı
Genel Bakış:
F-14 Tomcat savaş uçağı hem hava üstünlük uçağı (air superiority fighter) hem de uzun menzilli donanma savunma/önleme uçağı (long-range naval interceptor) olarak tasarlandı. F-14 Tomcat ‘in kanopisi pilotlara yüksek görüş açısı vermek için kabarcık/su damlası kanopi (bubble canopy) şeklinde tasarlandı. F-14’ün en belirgin özelliği uçuş sırasında hıza göre otomatik olarak ayarlanan değişken geometrili kanatlara sahip olmasıdır.
F-14’ün gövdesi ve kanatları, F-4’ten daha hızlı tırmanmasına izin verirken, çift kuyruk düzeni daha iyi denge sağlar. F-14, sol tarafa monte edilmiş dahili bir 20 mm M61 Vulcan Gatling topu ile donatılmıştır
Değişken Geometrili Kanatlar ve Aerodinamik Tasarım
F-14 ‘ün kanat açısı uçuşta 20° ile 68° arasında değişebilir. Bu sistem merkezi hava veri bilgisayarı tarafından otomatik olarak kontrol edilir fakat pilotlar isterse sistemi manuel kontrol edebilir.
F-14’ün kanatları istenilirse 75° geriye katlanarak oversweep konumuna getirilebilir. Bu konum genellikle uçak gemilerinde uçağın daha az yer kaplaması için kullanılır.
F-14 asimetrik şekilde kanat açılarına sahipken de uçabilir hatta asimetrik yük konfigürasyonuna ve asimetrik kanat açılarına sahipken bile uçak gemisine inebilir.
Eldiven kanatları olarak adlandırılan iki üçgen şekilli geri çekilebilir yüzey uçağın ağırlık merkezinin önünde ek bir kaldırma kuvveti oluşturmak için kullanıldılar. Uçağın gövdesi, genel kaldırmaya önemli ölçüde katkıda bulunur ve bu nedenle F-14 te, kanat alanının büyüklüğüne oranla daha düşük bir kanat yüküne sahiptir. Motorlar arasında dört Phoenix füzesi veya diğer ağır yükler taşırken bu avantaj kaybolur ve bu konfigürasyonlarda manevra kabiliyeti azalır.
Motor ve Statik Yapı
F-14 başlangıçta her biri 20.900 lb (93 kN) itme gücüne sahip iki adet Pratt & Whitney TF30 turbofan motorlarla donatıldı. Bu motorlar sayesinde F-14A Mach 2.34 hızına ulaşabildi. F-14 normalde, uzun devriye görevlerinde yakıt tüketimini azaltmak için motor hava alıklarında önemli farklılıklara sahipti. Hava alıklarında giren havanın hızını azaltmak amacıyla kapaklara sahipti. Bu kapakların amacı uçak süpersonik hızda uçarken motora giren havanın uçağı yavaşlatmaması içindi.
F-14A uçağının motoru olan Pratt & Whitney üretimi TF30 motoru her zaman eleştirilen bir motor oldu. 1980’lerde Birleşik Devletler Donanması Sekreteri John Lehman, ABD Kongresi’ne TF-30/F-14 kombinasyonunun son yıllardaki en kötü motor/ gövde motor uyumsuzluğu olduğunu ve TF30’un çok korkunç ve kötü bir motor olduğunu söyledi. F-14’lerin tüm kazalarının %28’i motordan kaynaklı olduğu belirlendi.
F-14’ün motorlarının en büyük arızası tartışmasız “Compressor Stall” durumuydu. Kısaca Compressor Stall kompresördeki hava akışının bozulması ve havanın düzensiz bir şekilde kompresörde ilerlemesi veya havanın ilerleyemeyip geriye dönmesidir. Hatta bir ara F-14 füze atışı yaparken ortaya çıkan egzoz gazları bile kompresörlere zarar verdiğinden füze fırlatma sırasında motor gücünü azaltan bir hava alma sisteminin geliştirildi. Eğer stalla kompresör normal çalışma rejiminde girerse, stall bütün cascade alanını kapatır ve geri akış başlar ki bu duruma “Compressor Surge” denir. Bu durumda yanma odasındaki gazlar geri dönerek kompresöre yürür. Sıcaklık dayanımı olmayan kompresör bıçakları kırılır ve motor için yapılacak pek bir şey kalmaz. Hatta Top-Gun filmindeki Goose karakterinin ölümüne sebep olan neden olan arıza TF30 motorunun Compressor Stall olmasıdır.
Kısa vadede öncelikle türbin kanatları yenilendi. Yeni kanatlar eski kanatlara oranlara yüzde 30 daha dayanıklıydı. İkinci yöntem olarak motorun etrafına çelik bantlar sarılarak olası bir motor arızasının uçağa fiziksel hasar vermemesi amaçlandı.
F-14A savaş uçağı TF30 motoru ve maksimum kalkış ağırlığında 0.56 itiş/ağırlık oranına sahiptir. Döneminde üretilen bir başka uçak F-15A’nın 0.85’lik itiş/ağırlık oranından önemli ölçüde düşüktür. General Electric F110 motoru kullanan F-14B ve F-14D’de ise maksimum ağırlıkta 0.73, normal kalkış ağırlığında 0.88’lik bir itiş/ağırlık oranı elde edildi. İtme kuvvetinde büyük farklılıklar olmasına rağmen F-14A, F-14B, F-14D hemen hemen aynı yüksek hız değerine sahipti.
Kanatlar, entegre yakıt depolarına sahip iki uçlu bir yapıya sahiptir. Yapının yaklaşık % 25’i, kanat kutusu, kanat pivotları ve üst ve alt kanat derileri de dahil olmak üzere titanyumdan yapılmıştır; . Titanyum parçaların yapımında elektron ışın kaynağı kullanılmıştır.
İniş takımı, taşıyıcı operasyonları için gerekli mancınık fırlatmalarına (kalkışlara) ve çarpışmalara (inişlere) dayanması için çok sağlamdır. İniş takımları bir çift burun tekerleği ve geniş aralıklı tek ana tekerleklerden oluşur.
Aviyonikler ve Uçuş Kontrolleri
F-14’ün kokpiti tandem yapıya sahip iki kişilik bir kokpittir. F-14’lerde fırlatma sandalyesi olarak Martin-Baker üretimi olan GRU-7A fırlatma sandalyesi kullanılır. Bu sandalyeler yerden 0 mt yüksekte ve 0 knot hızda iken bile başarıyla pilotu uçaktan çıkarabilir. Kanopi geniştir ve etkili bir şekilde görüş alanı sağlamak için dört ayna ile donatılmıştır. Kokpit aviyonikleri hem analog hem de dijital enstrümanlarla donatılmıştır.Kokpit ayrıca öncelikle navigasyon bilgilerini göstermek için bir baş üstü ekranına (HUD) sahiptir. F-14’ün bir özelliği de , yerleşik entegre uçuş kontrol sistemini oluşturan Garrett AiResearch tarafından tasarlanan Merkezi Hava Veri Bilgisayarına (CADC) sahip olmasıdır.
F-14 Tomcat uçağının diğer uçaklara göre büyük bir burna sahip olmasının sebebi çok güçlü bir radara ve onu besleyen aviyonik sistemlere sahip olmasıdır. F-14 uçağının radarı AN/AWG 9 radarıdır. F-14’ün AN/AWG 9 radarı 17 metre yükseklikteki hedefler ile 27.000 metre (88.000 ft) yükseklikteki hedefleri tespit edebilecek özelliğe sahiptir. F-111B’nin 2 doppler 2 darbeli radarı varken F-14’ün 4 doppler 2 darbeli radarı vardı. AN/AWG 9 ile F-14 e gelişmiş bir IFF sistemi de dahil edildi.
AN/AWG 9 radarı Track While Scan (TWS), Range-While-Search (RWS), Pulse-Doppler Single-Target Track (PDSTT), ve Jam Angle Track (JAT) radar modlarına sahipti. Bu radar ile 24 adet hedef aynı anda takip edilip 6 adet farklı hedefe füze angajmanı uygulanabiliyordu. F-14D versiyonunda radar değiştirilmiş ve Link 16 yeteneği eklenmiştir.
F-14 Tomcat ayrıca elektronik karşı önlem sistemi (ECM) ve radar uyarı alıcısı (RWR) sistemleri, Chaff/Flare dispanserlerine ve hassas bir atalet navigasyon sistemine sahiptir. Chaff/Flare dispanserleri gövdenin alt ve kuyruk üzerinde yer almaktadır. RWR sistemi, uçağın gövdesinde düşman radarlarının hem yönünü hem de mesafesini kabaca hesaplayabilen birkaç antenden oluşur; RWR sistemi gelen radar kilidinin arama radarı, izleme radarı ve füze radarı mı olduğunu ayırt edebilir.
F-14’ün diğer bir önemli aviyoniği de AN/ALR-3 optik hedef takip sistemiydi. AN/ALR-3 seri üretime geçince AAX-1 olarak adlandırıldı. AAX-1, pilotların uçakları için 97 km’ye kadar menzilde görsel olarak tanımlamasına ve takip etmesine yardımcı olur. F-14D de bu sensöre ek IRST sensörü de eklendi.
Silahlar
F-14 Tomcat, yüksek manevra kabiliyetine sahip Sovyet uçakların yanı sıra Sovyet üretimi anti gemi füzeleri, seyir füzeleri ve Sovyet bombardıman uçaklarıyla (Tupolev Tu-16, Tupolev Tu-22, Tupolev Tu-22M) mücadele etmek için tasarlandı. Ayrıca F-14 Tomcat sadece önleme uçağı değil hava üstünlük uçağı (air superiority fighter) olarak da görev yapabilecek şekilde tasarlandı.
F-14 Tomcat’in ana füzesi uzun menzilli AIM-54 Phoenix füzesiydi fakat F-111B’den farklı olarak orta ve kısa menzilli füzeleri de kullanabiliyordu. Ayrıca F-14 20 mm lik M61 Vulcan topuyla da donatılmıştı. Ayriyeten F-14D Tomcatler lazer güdümlü bomba atma yeteneğine sahipti.
İran’ın kullandığı F-14’lere Amerikan F-14’lerinden farklı olarak Amerikan Hawk füzesi ve Rus R-27 füzeleri takıldı.
Not: F-14’ler tehlikeli görevler haricinde asla 6 adet Phoenix füzesiyle göreve çıkmadı. Çünkü 6 füzenin ağırlığından ötürü uçak gemisine inişlerde limitler zorlanıyordu.
F-14 Varyantları
1969’dan 1991’e kadar toplam 712 F-14 üretildi. F-14 montaj ve test uçuşları, New York, Long Island’daki Calverton’daki Grumman fabrikasında gerçekleştirildi.
YF-14A
Toplamda 14 adet prototip F-14 (YF-14) üretildi. Bu uçaklardan 2 tanesi test uçuşlarında kaybedildi.
F-14 A
F-14A savaş uçağı, F-14 serisinin ilk üretilen sürümüdür. Aynı zamanda en çok üretilen F-14 sürümüdür. Toplamda 546 adet üretilmiştir. 80 adet F-14A sipariş veren İran İmparatorluk Hava Kuvvetleri 79 adet F-14A’yı teslim almıştır. İslam devrimi sonrası 80. F-14A Birleşik Devletler Donanması’na devredilmiştir.
F-14A iki adet Pratt & Whitney üretimi TF30 motorlarla donatılmıştır. Bu motor aşırı aerodinamik manevralar ve yüklenmelerde zorlanıyordu. Bu nedenden ötürü teslim edilen son 102 adet F-14A’nın motorları kompresör arızalarına karşı güçlendirilmiş ve iyileştirilmiştir.
F-14A’ların bazıları TARPS (Tactical Airborne Reconnaissance Pod System) ile donatılmıştır.
Teknik Özellikleri:
İlk Uçuş: 21 Aralık 1970
Kanat Açıklığı (Unswept konumda iken): 19.5 metre
Kanat Açıklığı (Swept konumda iken): 11.5 metre
Uzunluk: 19 metre
Genişlik: 4.85 metre
Kanat Alanı: 52 metrekare
Boş Ağırlık: 18140 kg
Maksimum Ağırlık: 32650 kg
Güç Grubu: 2 adet Pratt & Whitney üretimi TF30-P414A motoru
Maksimum İtiş Gücü: 34,154 Ibs
Maksimum Hız: 1544 mph / Mach 2.38
Servis İrtifası: 50.000 + ft
Menzil: 1730 mil / 3200 km
F-14 B
İlk F-14B prototipleri
F401-P400 motorlu F-14B prototipi
1973 yılında 157986 numaralı F-14A’ya Pratt & Whittney üretimi F401-P400 motorları takıldı. Bu motor Birleşik Devletler Hava Kuvvetlerinde kullanılan F100 motorlarının navalize versiyonuydu.
F401 motorlu F-14B prototipi ilk uçuşunu 12 Eylül 1973’te yaptı. Ancak F401 motoruyla yapılan testler arzu edildiği kadar tatmin edici değildi. Bu yüzden bu motorların kullanımından vazgeçildi. Prototip Bethpage’deki depoya konuldu.
F101DFE motorlu F-14B prototipi
157986 numaralı F-14B prototipi 1981 yılının başlarında tekrardan depodan çıkartıldı. F-14B prototipi bu sefer General Electric üretimi F101DFE (Derivative Fighter Engine) motorla donatıldı. Uçuş testleri bu sefer daha başarılı oldu ve F-14B prototipi 33 saatlik bir uçuş değerlendirilmesinden geçirildi. Daha sonra, 14 Temmuz 1981’den başlayarak, Grumman şirketi 22 adet test uçuşu yaptı. Bu test uçuşlarından sonra Donanma 3 adet test uçuşu gerçekleştirdi ve bu sırada motor montaj sorunları ortaya çıktı. Sorunlar F-14B prototipinin gövde yapısı zorlanarak halledildi.
Test pilotları, F101DFE motorlu F-14B’nin sadece 90 saniyede Mach 0.8’den Mach 1.8’e hızlanabileceğini keşfetti. Buna ek olarak F101DFE motorlu F-14B art yakıcı kullanmadan da uçak gemisinden catapult (mancınık) yoluyla kalkış yapma/fırlatılabilme yeteneğine kavuştu. F101DFE motorları, 65.000 libre itiş gücüyle, F-14’e neredeyse bire bir itme-ağırlık oranı sağlayacak kadar güç üretti. Bu yüksek itiş/ağırlık oranı F-14B prototipine dikeyde hızlanabilme yeteneği kazandırdı. Ancak Donanma -pilotlar değil- F-14B aleyhine karar verdi ve test programı Eylül 1981’de sona erdirildi. Ayrıca Eylül 1981’de Grumman, motor yükseltme programına devam etmek için ikinci bir F-14B prototipi (kuyruk no: 158630) üretiyordu, ancak Donanma F-14B programını iptal edince uçak montaj hattında F-14A standardına geri dönüştürüldü
F110-GE-400 motorlu F-14B prototipi
Birkaç yıl sonra, Temmuz 1984’te, Grumman’a F-14B prototipini tekrar depodan çıkarması ve prototipe General Electric F110-GE-400 motoru takması emredildi. Prototip Temmuz 1984’te yeni motorla uçuş testine başladı ve bu sefer testler oldukça başarılı oldu ve F-14A+ üretimi başladı.
Başlangıçta F-14A+ olarak adlandırılan bu uçaklarda bu büyük motor değişikliğinin yanı sıra motorlara Motor Dayanıklılık/Yorgunluk sistemi entegre edildi. F-14A+’lara ARC-182 UHF/VHF telsiz, ALR-67 Tehdit Uyarı ve Tanıma Sistemi(TWS), AWG-15 radar atış kontrol sistemi entegre edildi. Bunlara ek irili ufaklı bir çok aviyonik yükseltme yapıldı.
İlk seri üretim F-14A+ (kuyruk no 162910) ilk uçuşunu Eylül 1986’da yaptı.
F110-GE-400 motorları ile donatılan F-14A+ F-14A’ya göre yüzde 60 daha fazla menzile, yüzde 33 daha fazla yüke sahiptir. Ayriyeten tırmanma kabiliyeti bakımından F-14A+ F-14’ya göre yüzde 61 daha iyi tırmanma kabiliyetine sahiptir.
F-14A+ (F-14B) ve F-14D art yakıcı kullanmadan uçak gemisinden kalkış yapma yeteneğine de sahip oldular. Yalnızca yakıttan tasarruf edilmedi, artyakıcılar kullanıldığında oluşan alev uzamasının 40 mil öteden gözükmesi de engellendi.
Toplamda 38 adet yeni F-14A+ üretildi. 48 adet F-14A ise F-14A+ seviyesine yükseltildi.
1 Mayıs 1991 tarihi itibariyle F-14A+’lar F-14B olarak isimlendirilmeye başlandı.
1990’ların sonunda 67 F-14A+ uçak gövde ömürlerini uzatmak, aviyonikleri geliştirmek için modernizeye tabi tutuldular.
Not: F-14B programı devam ederken Grumman F101DFE motorlu bir test uçağı daha üretti. Bu uçak F-14C olarak adlandırıldı. F-14C’de, A-6, E-2C, F/A18 ile uyumlu olması gereken aviyonikler denendi. Proje seri üretime geçmedi fakat elde edilen aviyonik kazanımlar diğer F-14’lerin geliştirilmesinde kullanıldı.
Teknik Özellikleri:
İlk Uçuş: Eylül 1986
Kanat Açıklığı (Unswept konumda iken): 19.5 metre
Kanat Açıklığı (Swept konumda iken): 11.5 metre
Uzunluk: 19 metre
Genişlik: 4.85 metre
Kanat Alanı: 52 metrekare
Boş Ağırlık: 18950 kg
Maksimum Ağırlık: 33725 kg
Güç Grubu: 2 adet General Electric üretimi F-110-GE-400 motoru
Maksimum İtiş Gücü: 56,400
Maksimum Hız: 1544 mph / Mach 2.38
Servis İrtifası: 53.000 + ft
Menzil: 2050 mil / 3795 km
F-14 D Super Tomcat
1980’lerin sonunda Grumman şirketi Donanma gelecekteki avcı uçağını seçeceği sırada F-14D yükseltmesini başlattı. Grumman F-14’de potansiyel gördüğünden ötürü F-14’leri güncel aviyoniklerle güncellemek için çalışmaya başladı. Ama bu güncel aviyoniklere sahip olan F-14D’nin Donanmada yerini alması o kadar da kolay olmadı.
Siyasi sahnedeki bir çok aksilik F-14D üretimini tehlikeye attı. Nitekim ilk F-14D 23 Mart 1990’da montaj hattından çıktı fakat ikinci F-14D 20 Temmuz 1992’de montaj hattından çıkabildi.
37 adet yeni F-14D imal edildi ve 18 adet F-14A modernize edilerek F-14D modeline yükseltildi. Toplamda 55 F-14D Birleşik Devletler Donanması’nda görev yaptı
F-14D’nin görülebilen en büyük farkı motorlarıdır. F-14D her biri 28.200 IBS itme gücüne sahip General Electric üretimi F110-GE-400 motorlarıyla güçlendirilmiştir. F-14D de F-14B gibi artyakıcı kullanmadan uçak gemisinden kalkış yapma yeteneğine sahiptir. F-14D’nin yeni motorlarının montajı için arka gövdede ve motor nozullarında küçük değişiklikler yapıldı.
F-14D’ye de F-14B’de olduğu gibi motor yorgunluk göstergesi takıldı. Bu gösterge bakım ve onarım ekiplerine büyük kolaylık sağladı.
F-14D’de diğer F-14’lerden farklı olarak AWG-9 radarı yerine AN/APG-71 radarı kullanıldı. Bu radar eski radara göre analog değil dijital tabanlı işlemler yapıyordu.
Müşterek hareketta bulunan diğer unsurların verdiği veri ve sesleri güvence almak için Ortak Taktik Bilgi Dağıtım Sistemi (JTIDS) takıldı.
ALR-67 RWR sistemi ve ALQ-165 Öz Elektronik Harp koruması takıldı.
Navigasyon sistemi gelişmiş yedekli ssitemleri bulunan ve son derece güvenilir ataletsel navigasyon sistemine sahip ASN-139 Dijital Navigasyon sistemi ile donatıldı.
Kızılötesi Arama ve İzleme sensörü olan IRST uçağa takıldı. Bu sistem hem AAX-1 optik hedef takip sistemi hem de AN/APG 71 radarıyla çok başarılı sonuçlar verdi.
Kokpite MFD’ler ve yeni kontroller takıldı. İki AYK-14 görev bilgisayarı, dört Mil-STD-1553 veri yolu eklendi. Yerleşik oksijen üretim sistemi eklendi. Fırlatma sandalyeleri NACES fırlatma sandalyeleriyle değiştirildi.
Bazı F-14A ve F-14B lerde olan TARPS podu kullanabilme kabiliyeti F-14D’lerin tamamına uygulandı.
F-14’ler saldırı yeteneğine sahip olmasına rağmen ilk zamanlarda A-6 ve A-7 savaş uçaklarının varlığından ötürü yere saldırı yeteneğini kullanmadı fakat özellikle Körfez savaşıyla birlikte F-14D’ler lazer güdümlü mühimmat atabilme yeteneği kazandı ve Lantirn podlarıyla çok başarılı operasyonlar gerçekleştirdi. Hatta F-14D’lerin bazıları bu olaylardan sonra “Bombcat” olarak adlandırıldı. F-14’lerin lazer güdümlü mühimmatı sıklıkla kullandığı ilk operasyon ise NATO’nun Yugoslavya’ya müdahelesidir.
Teknik Özellikleri:
İlk Uçuş: Mart 1990
Kanat Açıklığı (Unswept konumda iken): 19.5 metre
Kanat Açıklığı (Swept konumda iken): 11.5 metre
Uzunluk: 19 metre
Genişlik: 4.85 metre
Kanat Alanı: 52 metrekare
Boş Ağırlık: 19675 kg
Maksimum Ağırlık: 33725 kg
Güç Grubu: 2 adet General Electric üretimi F-110-GE-400 motoru
Maksimum İtiş Gücü: 56,400
Maksimum Hız: 1544 mph / Mach 2.38
Servis İrtifası: 53.000 + ft
Menzil: 2050 mil / 3795 km
F-14 Kullanıcıları
Amerika Birleşik Devletleri Donanması (US NAVY)
Hizmete giriş ve Vietnam
F-14 Tomcat’ler ilk olarak Birleşik Devletler Donanmasında görev yapan F-4 Phantom II savaş uçaklarıyla değiştirilmeye başlandı. (Amerika Birleşik Devletleri’ndeki F-4 Phantom II leri ile ilgili paragrafa buradan ulaşabilirsiniz)
F-14’ler 1974 yılının Eylül ayında Birleşik Devletleri donanması hizmetindeki USS Enterprise uçak gemisinin VF-1 ” Wolfpack” ve VF-2 ” Bounty Hunters” filolarında hizmete girmeye başladı ve Amerika’nın Güney Vietnam’ın başkenti Saigon’dan çekilmesine katıldı.
F-14’ler 17 Eylül 1974 ile 20 Mayıs 1975 arasında Sık Rüzgar Operasyonu (Operation Frequent Wind) kapsamında Güney Vietnamda CAP görevlerinde (Combat Air Patrol) yer aldı. F-14’lerin Güney Vietnam üzerindeki CAP görevleri sırasında herhangi bir Mig ile angajmana girmedi.
RA-5C ve RF-8G uçaklarının emekliliği ve TARPS sistemli F-14’ler
F-14’ler keşif yeteneğine sahip RA-5C Vigilante ve RF-8G Crusader uçaklarının emekliliğinden sonra keşif filolarının eksikliğini kapatmak için Taktik Havadan Keşif Podu Sistemi (TARPS) adı verilen podlarla donatıldılar ve 1981’de F-14’ler TARPS podu kullanmaya başladılar. Son RF-8G Crusader uçaklarının 1982’de emekliye ayrılmasıyla TARPS poduna sahip F-14’ler Birleşik Devletler Donanması’nın birincil taktik keşif sistemi oldu.
Sovyet Bombardıman uçaklarını önleme görevleri
F-14 her ne kadar çok amaçlı 4. nesil bir savaş uçağı da olsa F-14’ün tasarlanış felsefesi yazımızın ilk kısmında da belirttiğimiz gibi Sovyet seyir füzeleri ve bombardıman uçaklarıydı. F-14’ler envantere girdiğinden beri ıssız okyanuslarda Birleşik Devletler Donanması’nın tabiri caizse gözü kulağı olmuştur.
Bu görevlerde amaç F-14’lerin Sovyet bombardıman uçaklarını düşürmesi değildi. Amaç onları karşılamaktı. Eğer uçak gemilerine tehlikeli yaklaşmalar yaparsa F-14’lerin görevi onları uzaklaştırmaktı. Bu görevlere ek olarak F-14’ler Sovyet uçaklarının taşıdıkları silahları rapor eder ve karşı tarafın aviyonik ve elektronik harp yeteneklerini de test ederdi.
Aggressor F-14’ler
F-14’lerin bazıları Nevada’da bulunan Nellis Hava Kuvvetleri Üssü’nde Amerika Birleşik Devletleri Hava Kuvvetleri ile Red Flag Tatbikatları için özel olarak boyandı ve bazı pilotlar özel olarak eğitildi.
Tatbikatlarda F-14’ler Sukhoi Su-27 Flanker ve Mig-25 Foxbat gibi uçakların simüle edilmesinde kullandılar. Bazı F-14’ler ise İran F-14’lerini taklit etme amacıyla çöl kamuflaj desenine boyandılar.
Bu eğitim filosu olan VF-74’ler F-14’leri Haziran 1983’te teslim aldı. 30 Nisan 1994’e kadar F-14’ler aggressor filolarda görev yaptılar.
Azgın Kedi Libya Semalarında
Bölüm 1: F-14 vs Su-22 (First Gulf of Sidra incident)
Libya lideri Muammer Kaddafi, 1970’lerde Akdeniz üzerinde uluslararası olarak kabul edilmiş 2 millik deniz alanını 12 mile çıkardı. Bu gelişmeler üzerine Sovyetlere kaptırılmak istenilmeyen “Dünya Çapında Polis Gücü” rolünü oynayan Amerika Birleşik Devletleri Libya’nın bölgesel politikasına karşı bir meydan okuma başlattı. Birleşik Devletler Donanması’na bağlı uçak gemisi görev gücü grupları Libya’nın 12 mil uzağında manevralara başladı. Bu uçak gemilerinden kalkan savaş uçakları Libya’nın kendi bölgesi ilan ettiği karasuları üzerinde uçmaya başladı. Uçak gemilerinden kalkan savaş uçakları Libya radarları tarafından dikkatlice izlenmeye başlandı ve zaman zaman Libya Hava Kuvvetleri’ne bağlı uçaklar Amerikan uçaklarına önleme yapmaya başladı.
19 Ağustos 1981 sabahı VF-41 Black Aces filosuna bağlı Fast Eagle 102 ve Fast Eagle 107 kodlu iki adet F-14 füze tatbikatı yapan USS Nimitz (CVN-68) için Combat Air Patrol (CAP) görevinde uçmaya başladı. Bölgede devriye gezen E-2A Hawkeye AWACS uçağı Tripoli yakınlarındaki Wheelus Hava Kuvvetleri Üssü’nden kalkan iki adet Sukhoi Su-22 Fitters savaş uçağı tespit etti. E-2A Hawkeye AWACS uçağı F-14’lere durumu aktardı. F-14’ler ve Su-22’ler birbirleriyle radar teması kurdu. İkili kolun lideri olan Su-22 pilotu F-14’lere AA-2 Atoll (K-13) ısı güdümlü füze fırlattı. Füzeler F-14’leri ıskaladı ve Su-22’ler angajman çerçevesinde düşman olarak ilan edildiler. F-14’ler iki Su-22’yi Sirte körfezi üzerinde AIM-9 Sidewinder ısı güdümlü füzeleriyle düşürdüler.
Bölüm 2: F-14 vs Mig-23 (Third Gulf of Sidra incident)
1981’de ki Birinci Sirte Körfezi olayından sonra ABD-Libya ilişkileri TWA-847 sefer sayılı uçağın kaçırılması ve 27 Aralık’taki Roma ve Viyana hava alanlarına düzenlenen saldırılardan sonra giderek tekrar gerilmeye başladı. ABD, Libya liderinin sözde fail olan Filistinli terörist Ebu Nidal’ı destekleyerek bu eylemlere karıştığını iddia etti. 23 Mart 1986’da, üç Amerikan uçağı “Ölüm Hattı” nı geçti ve Sidra Körfezi’nde faaliyete başladı. Burada herhangi bir it dalaşında uçak düşmemesi rağmen Libya Deniz Kuvvetleri’ne ait bir korvet ve devriye botu batırıldı.
4 Ocak 1989 sabahı USS John F. Kennedy uçak gemisi , İsrail’in Hayfa kentine planlanmış bir liman ziyareti için Doğu Akdeniz’e doğru yola çıktı . Havada görev yapan E-2A Hawkeye AWACS uçağı yerel saatle 11:55’te Tobruk yakınlarındaki Libya Hava Kuvvet’lerine bağlı Al Bumbah havaalanından kalkan iki Libya MiG-23 Flogger’ı tespit etti ve onların kuzeye, uçak gemisi görev gücü grubuna doğru ilerlediğini gözlemledi.
VF-32 Fighting Swordsmen filosuna bağlı iki F-14A Mig-23’ler tespit edildiğinde Combat Air Patrol görevinde o bölgede uçuyordu. F-14’ler güçlü AWG-9 radarlarıyla hemen Mig-23’lere kitlendi. Uzaktan atılan bu kilit genelde Libya savaş uçaklarını durdurmaya yetse de Libya savaş uçakları kuzeye uçak gemisi görev gücü grubuna doğru ilerlemeye başladı. F-14’ler AN/ALR-3 optik hedef takip sistemiyle Mig-23’lerin AA-7 Apex (R-23) yarı aktif radar güdümlü füzelerle silahlandırıldığı belirledi. Tomcat’ler kaçış manevrası yapınca Mig-23’ler agresif savaş manevraları yapmaya başladı. Bunun üzerine Mig-23’ler düşman kabul edildi ve angajman başladı. 159437 kuyruk numaralı F-14A yarı aktif radar güdümlü AIM-7 Sparrow füzesi ateşledi fakat füze hedefini bulmadı. Diğer 159610 kuyruk numaralı F-14’anın ateşlediğiyarı aktif radar güdümlü AIM-7 Sparrow füzesi hedefini buldu ve MiG-23’ü imha etti. Daha sonra iki F-14 diğer Mig-23’ü AIM-9 Sidewinder ısı güdümlü füzesiyle düşürdü.
Tomcat Suriye ve Lübnan üzerinde
1983’te aralarında yaklaşık 800 Amerikan askerinin bulunduğu çok uluslu barış gücü o zamanlar iç savaş geçiren Lübnan’da görev yaptı. 1983 yılının sonlarına doğru barış gücü hem Lübnanlı bazı askeri gruplar tarafından hem de Suriye Silahlı Kuvvetleri tarafından tehdit edildi. 22 Kasım 1983 tarihinde Barış gücünün kaldığı askeri tesis bombalandı. Bombalamalar sonucu 241 Amerikan ve 58 Fransız askeri öldü. Bunun sonucunda USS John F. Kennedy uçak gemisi’nde bulunan uçaklara savaş görevi verildi. VF-11 ve VF-31 filoları bu görevde A-7 ve A-6 savaş uçaklarının bombalamalarına eskort etmiştir. Saldırılar da Lübnan ve Suriye’deki mevziler vuruldu. Yine USS Abraham Lincoln uçak gemisinden kalkan VF-143 filoya bağlı F-14’ler TARPS podlarıyla keşif görevi yürüttüler.
Burada Tomcat’lerin SA-7 Hava savunma sistemlerinden çok fazla atış yediğinden yeni geliştirilen F-14B(F-14A+)’lara ALR-67 RWR sistemi takılmıştır.
Achille Lauro olayı ve Tomcat’ler 737 peşinde
1 Ekim 1985’te İsrail Hava Kuvvetleri (IAF) F-15 savaş uçaklarıyla Operation Wooden Leg (Tahta Bacak Operasyonu) kapsamında 2300 km uzaklıktaki Tunus’taki Filistin Kurtuluş Örgütü karargahını imha etti. Filistin Kurtuluş Örgütü intikam almaktan çekinirken Filistin Kurtuluş Örgütü’ne bağlı Filistin Kurtuluş Cephesi (PLF) intikam yemini etti. Bazı militanlar Ashdod limanında İsrail askerlerine yönelik intihar saldırılarında bulundu. 4 militan ise Mısır açıklarında bulunan İtalyan yolcu gemisi Achille Lauro’yu kaçırdı. Gemiyi Suriye’nin Tartus limanına yönlendiren militanlar İsrail’den 50 Filistinliyi ve bazı militan liderlerinin serbest bırakılmasını talep etti. Dönemin Suriye hükümeti, Achille Lauro’nun Tartus’a yanaşmasına izin vermedi. Korsanlar 69 yaşındaki Leon Klinghoffer’ı denize atarak öldürdü. İsrail’in taleplerini kabul etmemesi üzerine korsanlar gemiyi Mısır’daki Port Said’e doğru götürdüler. İki gün süren görüşmelerden sonra Safe Conduct (Güvenli Geçiş)’u kabul eden militanlar Tunus’a geçtiler.
Militanlar Tunus’ta saklandıktan sonra Amerika Birleşik Devletleri’ne bağlı EC-135R ve RC-135 Elint/Sigint uçakları bu bölgede devriye atmaya başladı. Bunlara ek olarak E-3A Sentry AWACS uçağı da Mısır ve Tunus sınırlarına yakın görev icra etmeye başladı. Operasyonda bulunan askerlerin anlattığına göre tüm Elint/Sigint uçaklarında Arap Dil Bilimcileri bulunuyordu. 10 Ekim’de Kahire’den kalkan bir Boeing 737 tipi yolcu uçağı Tunus’a indi. Durum bölgede bulunan bütün Amerikan unsurlarının dikkatini çekti.
Elint/Sigint operasyonları kapsamında SU-AYI kodlu bu charter uçuşun militanları Kahireye kaçıracak olduğu tespit edildi. USS Saragotadan iki E-2C Hawkeye AEW uçağı kalktı .Bunların arkasından iki adet F-14 kalkış yaptı. Kalkışlara mütakip bir saat sonra USS Saragotadan iki adet EA-6B Prowler uçağı, iki adet KA-6D tanker ve 4 adet F-14 kalkış yaptı. Bu ikinci paketten sonra bir EA-3 Skywarrior ve 3 adet F-14’den oluşan bir paket daha kalkış yaptı. E-2C’lerden biri Otranto Boğazında, diğeri ise Girit kıyılarında AEW görevine başladılar.
Operasyon Amerika tarafından inisiyatif alınıp düzenlendiğinden herhangi bir telsiz konuşması yapılmadı. Awacs ve Elint/Sigint uçakları tarafından veriler Link üzerinden ulaştırıldı. Girit adasının güneyinde 10.363 m (34.000 ft) yükseklikte iken Mısır uçağının altına F-14’ler yaklaştı .
F-14 ile 737 arasında sadece 4.5 metre dikey irtifa farkı oluşunca F-14’lerdeki Radar Sistem Subayları ellerindeki fenerle uçağın SU-AYI kodlu Boeing 737 olduğunu kontrol etti. F-14’ler uçağın doğru uçak olduğunu E-2C Awacs uçağına iletince E-2C yüksek frekanslı VHF kanalından Mısırlı Boeing 737 ile iletişime geçti. Teröristler tarafından korkutulan Mısırlılar başlangıçta Amerikan talimatlarını dinlemeyi reddetti. Boeing 737 Kahire ve Tunus ile iletişim kurmaya çalıştılar, ancak bölgede bulunan EA-6B’nin güçlü elektronik karıştırmanın etkisinden ötürü başarılı olamadılar. Mısırlılar Kahire ve Tunus ile iletişim kuramayınca Amerikalıların taleplerini dinlemeye başladılar.
Boeing 737, Amerikan-İtalyan ortak üssü olan Sigonella pistine indirildi. ABD Hava Kuvvetleri’ne ait iki Lockheed C-141 StarLifter uçakları da piste indi. Diğer uçaklar ise havalimanının etrafında daire şeklinde dönmeye başladılar. C-141 Starlifter uçaklarından Seal Team Six’i askerleri indi. Pistteki Boeing 737’nin etrafı Amerikan Özel Kuvvetleri tarafından hızlıca kuşatıldı. Fakat İtalyan Özel Kuvvetleri’de Amerikan Özel Kuvvetleri’nin çevresinde pozisyon almaya başladı. Takip eden dakikalarda gerginlik artmaya başladı. Gerginlik neredeyse İtalyan ve Amerikan yetkililerin birbirine ateş açması seviyesine geldi. Sırasıyla operasyonu yöneten Albay Oliver North ardından ABD Roma Büyükelçisi Maxwell Rabb ve en son ABD Başkanı Reagen diplomatik girişimlerde bulundu fakat İtalya Başbakanı Bettino Craxi, Achille Lauro’nun bir İtalyan gemisi olduğu için bir İtalyan Mahkemesi tarafından yargılanması gerektiği konusunda ısrar etti.
Diplomatik kriz, beş saatlik müzakerelerin ardından çözüldü. Hava korsanları, onları özel bir uçuşla Roma’ya getirmek zorunda kalan İtalyanlara bırakılırken, ABD’nin baskılarına rağmen, uçaktaki diğer yolcuların varış noktalarına gitmelerine izin verildi. Uçağın Roma’ya olan uçuşuna İtalyan Hava Kuvvetleri envanterinde bulunan F-104S’ler eskort etti. Bu uçuşa bazı söylentilere göre ABD’nin elektronik karıştırma ve tehlikeli manevralar içeren önleme hareketleri yaptığı da söylentiler arasında. (F-104’lerin özel bir sürümü olan F-104S’ile ilgili paragrafa buradan ulaşabilirsiniz)
Körfez savaşı ve F-14
Ağustos 1988’de İran-Irak Savaşı’nı bitiren ateşkes imzalandığında Irak borç batağında, halkı da sosyal patlamanın eşiğindeydi. Irak’ın borçlarının büyük kısmı Suudi Arabistan ve Kuveyt’e idi. Irak iki ülkeden de borçlarının silinmesini istedi, ancak iki ülke de bunu reddetti. Irak’ın buna cevabı ise Kuveyt işgali oldu.
Saddam Hüseyin’e bağlı Irak birliklerinin Kuveyt’i işgalinden altı ay sonra Koalisyon güçleri Irak’a karşı büyük bir hava harekatı başlattı. Bu hava harekatının ardından çok güçlü bir kara harekatı da başladı.
Irak Hava Kuvvetleri durumun kötüye gittiğini fark edince bir çok savaş uçağı İran’a gönderildi. Irak Hava Kuvvetleri’nin çok sayıda AWACS ile desteklenen koalisyon hava gücü uçaklarıyla baş edemeyişinden ötürü çok fazla hava savaşı yaşanmadı. F-14 burada herhangi bir Irak uçağı düşüremedi. Tomcat’in tek hava zaferi, 6 Şubat 1991’de bir Irak Mil Mi-8 helikopterinin düşürmesiydi. VF-1 Wolfpack filosuna bağlı F-14A, AIM-9 Sidewinder kızılötesi güdümlü kullanarak Mi-8 helikopterini düşürdü.
F-14’lerin körfez savaşı sırasındaki en büyük görevi hava üstünlük ve CAP göreviydi. Bu görevlerden sonra SEAD Escort görevi gelmekteydi. F-14’ler özellikle Koalisyon güçleri tarafından TASMO görevlerine eskort ve HAVCAP, BARCAP gibi maliyetli uçakların CAP uçuşlarında da bulundu. F-14’ün Birinci Körfez harekatındaki tek kaybı ise kuyruk numarası 161430 kuyruk numaralı F-14’ün SA-2 hava savunma sistemiyle vurulmasıydı.
F-14’ün Birinci Körfez Harekatı’nda F-15’e göre biraz geride kalmasının ana sebebi Koalisyon kuvvetlerinin “KATI IFF” kurallarıydı. Bu kurallardan ötürü F-14’ler ana caydırıcı silahı olan AIM-54 Phoenix füzesini kullanamadılar.
F-14 Tomcat Irak’ta uçuşa yasak bölgede nöbette
Körfez Savaşı’nın bitişiyle Birleşmiş Milletler kuzey ve güneyde bulunan uçuşa yasak bölgeleri kontrol etmek için Irak semalarında devriye uçuşları yapmaya başladı.
Zaman zaman Saddam Birleşmiş Milletleri ve özellikle Amerika Birleşik Devletleri’ni kışkırtacak hareketlerde bulunmaya başladı. 1998 yılının sonunda Irak Birleşmiş Milletler Silah Müfettişlerini sınır dışı edince ABD ve İngiltere Operation Desert Fox (Çöl Tilkisi Operasyonu) kapsamında Irak’ı bombaları. Kraliyet Hava Kuvvetleri ve Birleşik Devletler Hava Kuvvetleri’ne bağlı unsurlar Irak’ı bombaladı. Bir kaç gün süren operasyona Birleşik Devletler Donanmasına bağlı gemilerden de destek verildi.
Çöl Tilkisi Operasyonu (Operation Desert Fox) ‘nu bahane eden Irak silah denetimi anlaşmasını tek taraflı iptal etti ve Birleşmiş Milletlerin belirlediği uçuşa yasak bölgelerin varlığını inkar etti.
1999’un ilk günlerinde 2 Adet F-15 ve 4 adet F-14D Güney Irak’ta bulunan uçuşa yasak bölgenin kontrolünü yaparken yaklaşık 13 Irak Mig ve Mirage tipi savaş uçakları tarafından radar kilidi altına alındılar. Hemen angajmana giren F-15 ve F-14’ler uzun menzilli füzeler attılar fakat mesafenin fazla oluşundan ötürü füzeler hiçbir Irak uçağına ulaşmadı.
F-14 Tomcat Yugoslavya ve Kosova’da
Yugoslavya savaşı
Yugoslavya’ya NATO’nun müdahalesinde en büyük Hava gücünü oluşturan ülke hiç şüphesiz Amerika Birleşik Devletleridir. Amerikan Donanması uçak gemileriyle Adriyatik Denizi’nde konuşlanmaya başlayınca F-14’lerde Yugoslavya savaşına dahil olmuş oldu. F-14 Tomcat burada ilk kez lazer güdümlü mühimmatı aktif biçimde kullanmıştır (Körfez Savaşında da F-14’ler lazer güdümlü mühimmat kullandı fakat çok fazla aktif kullanılmadı).
F-14 Yugoslavya savaşına Uçak Gemisi Görev Gücü 8 (Carrier Wing 8) olan Uss Theodore Roosevelt üzerinden katıldı. F-14’ler bu operasyonlar zincirinde CAS (Close Air Support), FAC (Forward Air Controller) ve TARPS yüklü Recon görevlerinde kullanıldılar. Ayrıca F-14 Adriyetikte bulunan tek insanlı keşif uçağıydı.
Kosova Müdahalesi
Mart 1999’da NATO Kosova’daki Arnavut halkına yönelik etnik sürgün ve katliamlar nedeniyle Sırp güçlerine Operation Allied Force harekatını başlattı. NATO operasyon kapsamında Sırbistan’ı haftalarca hem gündüz hem gece bombaladı. F-14’ler operasyona yine Adriyatik Denizinde bulunan Uss Theodore Roosevelt uçak gemisinden katıldılar. F-14’ler bu savaşta düşman hava üstünlüğünü kırmak için yüksek irtifadan güçlü radarlarıyla Sırp uçaklarına kilit attılar. Yine savaşta FAC, TARPS poduyla Recon ve CAS görevlerinde F-14’ler de kullanıldı. Hava saldırları bitince F-14’ler Kosovayı koruyan uluslararası KFOR birliklerini havadan koruma görevi üstlendi.
11 Eylül sonrası Afganistan ve Irak Operasyonları
11 Eylül 2001’de El-Kaide üyeleri kaçırılmış uçaklarla Amerika Birleşik Devletlerinde bulunan İkiz kulelere ve Pentagon binasına saldırdı. Kaçırılan diğer uçak ise yolcularla teröristlerin kargaşası sonucu yere çakıldı. Dünya’yı değiştiren bu olaydan sonra ABD çok farklı bir biçimde cevap verdi.
12 Eylül 2011 tarihinde NATO, Avrupa veya Kuzey Amerika’daki bir üyeye yönelik saldırının hepsine yönelik bir saldırı olduğunu belirten 5. Maddeyi uygulamaya koydu. Teröristlerin Afganistan iktidarı olan Taliban rejiminin koruması altında yaşayan Usame Bin Ladin ve El-Kaide’ye bağlı olduğu belirlendi.
Nisan 2001 tarihinde Güneyden İzleme Harekatı (Operation Southern Watch) kapsamında Irağın güneyinde bulunan uçuşa yasak bölgeyi denetleyen USS Enterprise uçak gemisi görev gücü ABD’ye dönmeye hazırlanırken 11 Eylül saldırılarından sonra Basra Körfezinin kuzeyine doğru yola çıktı.
7 Ekim 2001 tarihinde Kalıcı Özgürlük Operasyonu (Operation Enduring Freedom) başlatıldı. Amerika Birleşik Devletleri ve Koalisyon Afganistan’da saldırılar başladı. F-14 bu operasyonlarda ilk saldırıların bir kısmına öncülük etti. VF-14 filosuna bağlı F-14’ler bu ilk saldırılarda EA-6B Prowler uçaklarıyla Kabil yakınlarında bulunan radarları imha etti. 15 Şubat 2001’de JDAM mühimmatı da F-14’ün cephaneliğine eklenmişti. F-14 Tomcat savaş uçakları JDAM uçaklarını operasyonel olarak 11 Mart 2002 tarihinde kullandı.
F-14’ler Taliban’ın hava gücünü yerde iken imha etmek için 9 Ekim 2002’de Mazar-e Sharif’e düzenlenen saldırıya katıldı ve bu saldırılarda taktik hava saldırılarını yönetti.
F-14 Tomcat ‘ler bu süre çapında Irak’ta da terör operasyonlarına katılmışlardır.
Irak İşgali ve F-14’ler son kez görevde
1. Körfez Savaşı’ndan sonra Irak Hükümeti BM müfettişlerini onaylamaya başladı. Birleşmiş Milletler kararlarında belirtildiği gibi silahları imha etmedi. Bu süreç 12 yıl civarı sürdü. 2002 yılına gelindiğinde Başkan Bush, Irak işgali için zemin hazırlamaya başladı. Irak’ı “kötülük ekseni” içinde değerlendirdi ve Irak’ın asla kitle imha silahına sahip olmaması gerektiğini ve Birleşik Devletler ‘in de buna izin vermeyeceğini söyledi. Saldırıdan bir yıl sonra, 12 Eylül 2002’de Birleşmiş Milletlerde yaptığı konuşmada Irak işgalini resmî olarak dillendirmeye başladı.
Bazı NATO müttefikleri ve Rusya’nın karşı çıkmasına rağmen Amerika ve Birleşik Krallık tarafından oluşturulan Koalisyon Mart 2003’te BM kararı olmadan Irak ile savaşa girdi.
Bağdat saati ile 20 Mart 2003 saat 5.34’te (9.34, 19 Mart EST) Irak’a askeri işgal başladı. İşgali ABD Ordu Komutanı General Tommy Franks, “Irak Özgürleştirme Operasyonu” kod ismiyle duyurdu. Yaklaşık kırk ülke işgale destek verdi. Irak’ın kuzeyinde de peşmerge kullanılıyordu. İşgalin belirlenen amaçları şu şekildeydi: Saddam Hüseyin rejimini bitirmek, kitle imha silahlarına ulaşmak, bölgedeki terörist grupları tasfiye, petrol altyapısını güvenceye almak, Irak’ı Orta Doğu ülkelerine model yapmaktı.
İşgalin ilk saldırısı 160. Özel Harekât Havacılık Alayı tarafından gerçekleştirildi. Amerikan ordusu tarafından ilk yedi saatte yetmişten fazla hedef vuruldu. Vurulan hedefler ağırlıkla iletişim ağı hedefleriydi ve Irak ordusunun birbiriyle haberleşmesi engellendi. Ürdün, Suudi Arabistan ve Kuveyt’te bulunan birçok askeri birlik Irak’a giriş yapmaya başladı. Bu sırada Amerika Birleşik Devletleri Başkanı Bush’un Saddam’a verdiği 48 saatlik süre dolmuş ve hatta üstünden 90 dakika geçmişti. Amerika Birleşik Devletleri Hava Kuvvetleri Bağdat’ı vurmaya başladı. Bush bu saldırılarla ilgili “askeri hedeflere” saldırı düzenlendiğini açıkladı. Bush bu açıklamayı yaparken Irak’a karadan da girilmişti.
Tomcat’ler uçak gemisinden değil karadan havalanıyor
F-14’lerin Irak’taki gizli operasyonlarından biri de Batı Irakta bulunan çoklu saldırı görevleri sırasında yerde bulunan özel kuvvet unsurlarını da destekledi. F-14 burada (özellikle F-14D) hassas vuruş kabiliyetini ve ileri hava kontrol görevlerinde görev yapabilecek anlamda kullanıldı.
Peki neden Super Hornet değil de Tomcat?
Donanma Tomcat filosunu F/A-18 E-F Super Hornet ile değiştirmeye başlasa da Donanma ve Deniz Piyadeleri’nin o dönemki ana muharebe uçağı F/A-18 C-D’lerdi. Bunlara ek olarak bir miktar Tomcat ve bir miktar Super Hornet vardı.
F-14’ler Hornet’lerden daha iyi bir yakıt kapasitesine sahipti, bu nedenle F-14’ler biraz daha uzun ve daha hızlı uçabilirdi. Buna ek olarak Donanma yetkilileri, F-14’lerin ileri hava kontrolü havadan FAC (A) görevleri için uygun olduğunu, çünkü kokpitlerinde iki kişi bulunduğunu ve arka koltuk pilotunun hava sahasını izlemeye ve ateş gücü sağlamaya daha fazla odaklanmasını sağladığını söyledi. 10 Aralık 2005’te, VF-31 ve VF-213’ün F-14D’leri, görüntüleri bir yer İleri Hava Kontrolörüne (FAC) iletmek için bir ROVER III downlink ile yükseltildi.
F-14 ayrıca dönemin Super Hornet’leri hariç F/A-18’lerden daha hassas saldırıda bulunabiliyordu. Çünkü F-14’ler Lantirn hedefleme poduyla donatılırken F/A-18 Super Hornet harici F/A-18 Hornet’ler AN/AAS-38 Nite Hawk podlarına sahiptiler. Daha hassas podlara sahip olan F-14’ler F/A-18’lere hedef bulma, hedef işaretleme ve savaş hasarını değerlendirme (BDA görevleri) konusunda destek sağladılar.
F-14’ün Phoenix ve Gbu silahlarını son kez kullanması
Irak savaşına beş F-14 Tomcat filosu katıldı. Bu filolar VF-2, VF-31, VF-32, VF-211 ve VF-213’dir
Donanmaya bağlı F-14’ler 2003 Irak işgalinde çoğu Lazer ve Gps güdümlü olan LGB,JDAM gibi yüzbinlerce pound ağırlıkta bomba attı. Debecka Geçidi Muharebesinde özellikle Tomcatler Kürt Peşmergeleri ve ABD Özel Kuvvetlerine ciddi hava desteği sağladı. Ayrıca F-14’ler Irak propaganda bakanlığı tarafından kullanılan Salman Pak radyo yayın verici tesisi ve Saddam Hüseyin’in kişisel yatını da yok etti.
Tomcat’in Phoenix füzesine gelince, 1999’da Iraklı MiG-25’lerin uçuşa yasak bölgeyi ihlal etmesine karşı Amerikan F-14’leri tarafından üç tane ateşlendi. Mig-25’ler aşırı yüksek hızlarını kullanarak Phoenix füzelerini dodgeleyerek kendilerinde ıskalattı.
F-14 ‘ün emekliliği
Soğuk savaşın bitmesiyle Tomcat’e gidiş kapısı gözükmüştü. Fakat dönemin sıcak Balkan ve Ortadoğu operasyonları sayesinde Tomcat’in hizmette kalışı 2006 yılına kadar uzamıştır.
F-14’ler son aktif görevlerinde 8 Şubat 2006 yılında Irak’ı bombalayıp USS Theodore Roosevelt uçak gemisine inerek aktif operasyon tarihlerini noktaladılar. 28 Temmuz 2006 tarihinde VF-31 filosundan F-14D Super Tomcat son kez Theodore Roosevelt uçak gemisinden kalkış yaptı. Bu uçuşun pilotları Yarbay Blake Coleman ve Yarbay Dave Lauderbaugh’dır.
Son iki F-14 filosu olan VF-31 Tomcatters ve VF-213 Black Lions son uçuşlarını 10 Mart 2006 tarihinde Oceana’daki Donanma Hava İstasyonu’nda gerçekleştirdi.
Resmi son uçuş 22 Eylül 2006’daki Oceana’daki Donanma Hava İstasyonu’nda gerçekleştirildi. F-14’ün son uçuşundaki pilotlar ise Binbaşı Chris Richard ve Teğmen Mike Petronis’tir.
F-14’lerin neredeyse tamamı İran’ın eline yedek parça geçmemesi için parçalanmıştır.
İran İmparatorluk Hava Kuvvetleri (IIAF)
İran İmparatorluğu – ABD ilişkileri ekseninde dönemin politikaları
İran 1900’lü yıllarda Fars Hanedanlığının yıkılmasının ardından Pehlevî Hanedanı tahta geçti. Pehlevi hanedanı 1925 ile 1979 yılları arasında 54 yıl hüküm sürdü. 1921’de Kazak birliği komutanı Rıza Han Kaçar Hanedanı içinde iktidarı ele geçirmiş ve 1925’te kendini şah ilan edip Rıza Şah Pehlevi olarak tahta çıkmıştır. II. Dünya Savaşı sırasında Temmuz 1941’de güneyden İngiltere ve kuzeyden SSCB’nin İran’a saldırarak işgal etmesi üzerine, Rıza Şah Pehlevi Güney Afrika’ya sığınmış, oğlu Muhammed Rıza Pehlevi tahta çıkmıştır. Ocak 1979’da Ayetullah Humeyni önderliğinde gerçekleştirilen İran İslâm Devrimi sonucunda hanedan yıkılmış ve Muhammed Rıza Pehlevi Mısır’a sığınmıştır.
Pehlevi Hanedanı yönetimindeki İran’ın, Batı ve özellikle ABD ile çok yakın siyasi, ekonomik ve askeri ilişkileri bulunuyordu. Ülkenin Sovyetler Birliği’ne ve Orta Asya’ya yakınlığı ve zengin enerji kaynakları, onu doğal olarak ABD’nin bölgedeki en yakın müttefiklerinden biri konumuna getirmişti. Bu ilişkinin bir parçası olarak da İran, ABD tarafından Sovyetler Birliği’ne karşı uygulanan askeri ve istihbarat operasyonların ileri üssü olmuştu.
1950’li yıllardan itibaren İran İmparatorluk Hava Kuvvetleri (نیروی هوایی شاهنشاهی ایران; Niruye Havaiye Şahanşahiye İran), ABD Hava Kuvvetleri ve CIA ile birlikte gizli bir keşif programı başlattı. Bu program kapsamında, ABD Hava Kuvvetleri’nin keşif – istihbarat görevli RF-4 uçakları, İran’daki üslerden havalanarak Sovyetler Birliği üzerinde uçuşlar gerçekleştirdiler. Daha sonra 1967’den itibaren İran, satın aldığı çok sayıda F-4D, F-4E ve RF-4E uçakları ile bu görevlere destek verdi İran toplam 32 F-4D, 208 F-4E ve 32 RF-4E tipi savaş uçağını envanterine katmıştır. Bazı kaynaklara göre ise İran RF-4 tipi savaş uçaklarının almasının sebeplerinden biride bu gizli keşif programı kapsamında başta nakliye uçaklarının kullanılması ve bu uçakların düşürülmesi. İran envanterine girmiş F-4’ler hakkında bilgiye buradan ulaşabilirsiniz. Nitekim İran çok ciddi miktarda F-5 savaş uçağını da envanterine katmıştır. F-5’ler hakkındaki yazıma da buradan ulaşabilirsiniz
Artan Sovyet Uçuşları ve Yeni Uçak İhtiyacı
Pek çok uzman, İran’ın F-14 alımını Sovyet MiG-25R’lerin uçuşlarını önleyememesine bağlıyor. Bu aslında yanlış değil fakat başka sebeplerde var. 1950’lerin sonlarından itibaren, İran İmparatorluk Hava Kuvvetleri (IIAF) USAF ile iş birliği içinde, SSCB üzerinde çok gizli keşif uçuşları yapıyordu. Başlangıçta, daha hafif uçaklar (hatta nakliye araçları) kullanıldı ve birçoğu Sovyet avcı uçakları tarafından vuruldu. İlk F-4’ler geldikten sonra, IIAF ayrıca bazı RF-4E’ler aldı ve operasyonlar yoğunlaştırıldı. Bu kısmı zaten yukarıda belirtmiştik.
Şah SSCB’nin bu artan uçuşlarından endişe duymaya başladı. Bu nedenle Sovyetler ile iletişime geçerek eğer Sovyetler Mig-25R uçuşlarını durdurursa İran İmparatorluk Hava Kuvvetleri ve USAF uçuşlarını durduracağını iletti. Bu teklif dönemde Mig-25’in Sovyetler için bir bayrak taşıyıcısı gibi görüldüğünden reddedildi. Bu nedenle Şah İran İmparatorluk Hava Kuvvetleri ve USAF’tan Mig-25’lerin her ihlali için misliyle cevap vermesi istendi. Fakat yüzleşilen bir gerçek de vardı: İran Sparrow yüklü F-4’lerden daha güçlü bir sisteme ihtiyaç duyuyordu.
Yüzleşilen gerçeğe ek olarak bir gerçek daha da sahaya çıkmıştı: Irak. Irak’ta bölgede diş göstermeye başlayan ülkelerdendi. 1960’lar sonu itibariyle Irak da çok ciddi şekilde silahlanmaya başlamıştı. İran bunun üzerine yeni bir doktrinaja geçiyordu. Şahın kafasındaki plan İran’ı ABD’den sonraki askeri olarak en güçlü NATO müttefiki ülkeden bile güçlü bir orduya sahip ülke yapacaktı. Nitekim yazının ilerleyen kısımlarında da göreceksiniz F-14 Tomcat ‘ler, M60 tankları, Ah-1 ve Chinook helikopterleri bu doktrinajın en belirgin alımlarıydı.
Hem Irak hem SSCB’ye ek olarak İran’ın kendi bulunduğu coğrafyadan ötürü de F-14 alımına yönelmişti. İran’ın SSCB ile olan kuzey sınırı ve Irak’la olan batı ve güneybatı sınırı yüksek dağlara sahip olan bir araziydi. İran Hava Savunma Komutanlığı daha iyi radar kapsama alanı için bu bölgelerde radar sistemi kurmaya başlamıştı fakat belli sıkıntılar vardı. Öncelikle İran’ının satın aldığı radarlar sıcak ve nemli koşullarda problemli çalışıyordu. Bu da Basra Körfezi gibi yılın on ayı sıcak ve nemli bir bölge için dezavantajdı. İkinci olarak tepelere kurulan bu büyük radarlar Irak ve SSCB tarafından neredeyse 50 millik mesafeden gözükebiliyordu. O sırada elde edilen istihbarat bilgileri, Sovyetlerin ilk olarak radarlara saldıracağını doğruladı.
Yeni av/önleme uçaklarının hizmete alınması konusunda bir çok uçak fikri öne atıldı. İranlı pilotlar hemen her çeşitte uçakla uçtular. (Hattı bazı kaynaklara göre İranlı pilotlar bazı Demir perde ülkelerinde bulunan Miglerle bile uçtular.) Uçak alımında sona kalan iki uçak vardı. F-15 Eagle ve F-14 Tomcat
Kartal ve Azgın Kedi’nin yarışı
Aslında uçak alımı İran İmparatorluk Hava Kuvvetleri (IIAF) tarafından kesinleştirilmişti. İran İmparatorluk Hava Kuvvetleri F-14’ü seçmişti. Fakat Şah Amerika’da düzenlenen gösteriye katılarak kararını vereceğini söylemişti. Temmuz 1973’te Şah Andrews hava üssünde bulunan gösteriye katıldı. Uçuş gösterisinin, ilk kalkıştan ikinci uçağın inişine kadar 30 dakikayı geçmemesi planlandı. Gösterinin kısa oluşu F-14’ün seçiminde büyük rol oynadı.
Gösteride ilk olarak USAF F-15’inin uçuş yapması planlandı. Uçuş gösterisi ise her iki uçak için aynı manevraları içeriyordu. Yüksek performanslı bir kalkışla başlayan gösteri, bir dizi manevra ve ardından bir Immelman dönüşü, süpersonik hıza geçiş, iki yüksek g dönüşü, yavaş uçuş ve son olarak iniş bölümlerinden oluşuyordu
F-15’in kokpitinde deneyimli Irv Burrows bulunuyordu. F-15 F-14’den daha yüksek bir itme-ağırlık oranına sahipti. F-15’in gösterisi hem uçağın gösterimi için hem de pilotun gösterimi için mükemmeldi. F-15 inanılmaz bir 7g dönüşü de yapmıştı. Burrows harika bir pilottu ve o gün tüm yeteneğini gösterdi.
Sıra F-14’deydi. Tomcat’in ilk versiyonlarında olan sorunlu TF-30 motorları uçağa F-15’in motorlarından daha düşük itme-ağırlık oranı veriyordu. Fakat F-14 pilotları olan Evans ve Romano çok zeki iki pilottu. Yerde iken verilen yakıtın çoğunu yakmışlardı. Depoda 2500 poundluk yakıt bırakmışlardı. Bu az yakıt sayesinde Tomcat, Eagle ile aynı itme / ağırlık oranına sahipti.
Bu noktada F-14, F-15’in sahip olmadığı bir şeye sahipti: Uçuş gösterisinin zarafeti için fark yaratacak değişken geometrili kanatlar.
F-14 tıpkı F-15 gibi çevik manevralar sergilemeye başladı. Ama asıl kırılma noktası F-14’ün son uçuşta kanatlarını kapatarak süpersonik hızda Şah’ın üstünden geçmesi oldu. Yine inişte de art yakıcılarla pistte touch and go hareketi yaptılar. Ve inişte carrier landing denilen taşıyıcıya yaklaşma prosedürüyle indiler.
Şah’ın kararı belliydi: F-14’ler alınacaktı.
F-14 Alımı ve AliCat/PersianCat
07.01.1974 tarihinde imzalanan USD300 milyonluk sözleşme ile başlayan Persian King (İran Kralı) projesi, 30 adet F-14A-GR Tomcat uçağı, geniş bir yedek parça ve yedek motor stoğu, 424 adet AIM-54A Phoenix uzun menzilli havadan havaya füzenin teslimini kapsıyordu. Aynı yıl Haziran ayında imzalanan ikinci sözleşme ile 50 adet daha F-14A-GR Tomcat ve 290 adet AIM-54A Phoenix füzesi sipariş verildi. Persian King projesinin toplam mali boyutu USD2 milyarı bulacak ve ABD tarihinin en büyük savunma ihracatlarından biri haline gelecekti. İran için üretilecek uçaklar, ABD Deniz Kuvvetleri için üretilenlerle küçük ayrıntılar haricinde aynı kabiliyet ve donanıma sahipti. Radar, elektronik harp ve özsavunma sistemlerinde bir farklılık yoktu. Bilakis, İran F-14’leri o dönem son derece gizli olan AN/APX-81-M1E IFF dost düşman tanıma sistemi ile donatılmıştı.
Uçaklar için İsfahan’da 8’nci Taktik Avcı Üssü adlı çok büyük bir üs inşa edildi. Bir yandan da çok sayıda pilot, silah sistem subayı ve teknisyen, eğitim için ABD’ye gönderildi. Mürettebat çoğunlukla deneyimli F-4 pilotlarıydı. F-14 eğitimi için Kaliforniya’daki Miramar Deniz Üssüne gelen ilk 4 pilot: General Abdolhosain Minousepehr, Binbaşı Mojtaba Zangeneh, Binbaşı Mohammad Farahawar, Yüzbaşı Kazem Heidarzadeh.
İran F-14’leri havacılık camiasında AliCAT ve PersianCAT olarak bilinir. Birkaç patch eklemek gerektiğini düşünüyorum bu konuda.
Operasyonel Kullanım ve İslam Devrimi
İran F-14 Tomcat ‘leri sorunlu TF-30 motorlarına sahipti fakat F-14’ün teknik özelliklerinde anlattığımız gibi yine de ilk sürüm olan TF-30-P412 motorlarla değil çelik bantlarla güçlendirilmiş ve daha az compressör stall arızası yapan TF-30-P-414 motorlara sahipti. Sipariş edilen F-14’lerin ilk ikisi 1976 yılının Ocak ayında İran’a geldi. 1977 yılında İran Kraliyet’inin 50’ci yılı kutlamalarında 12 uçak teslim edilmişti.
Bu sırada İran Şahı Mig-25 Foxbatlar’ın İran hava sahasını ihlalini can sıkıcı bulmaya başladı. Derhal İran İmparatorluk Hava Kuvvetleri’ne F-14’ün Mig-25’e karşı ne kadar etkili bir silah olduğunu SSCB’ye göstermesini emretti. İran İmparatorluk Hava Kuvvetleri 50.000 fit yükseklikte uçan bir BQM-34E hedef uçağını F-14’ün özel AIM-54 füzesiyle düşürdü. Bilerek yapılan bu hamleden sonra Sovyetler, İran üzerindeki Mig-25 Foxbat uçuşlarını sona erdirdi.
79’uncu uçak 1978 yılında İran’a teslim edildi. Son uçak ise test bed olarak ABD’de kaldı fakat İslam Devrimi sonrası uçak Birleşik Devletler Donanması envanterine girmiştir.
Uçak İslam devrimi sonrası Birleşik Devletler Donanması envanterine girmiştir.
Ülkeyi bir baskı rejimi ile ve adeta bir ABD kuklası gibi yöneten Şah Rıza Pehlevi’ye karşı toplumdaki memnuniyetsizlik, özellikle 1970’lerin ikinci yarısında hızla yükseldi. Şah yönetimine karşı geniş çaplı protesto gösterileri 1977 yılından itibaren tırmanışa geçti. Şah karşıtı cephe, sürgündeki Ayetullah Humeyni önderliğinde birleşerek, Şah rejiminin sert tedbir ve baskılarına rağmen kısa süre içinde ülke içinde çok geniş bir tabandan destek almaya başladı. 1979 Ocak ayından itibaren bir çığ gibi etkisini hissettiren protesto gösterileri, devrime dönüştü: 16.01.1979’da Pehlevi ve ailesinin ülkeyi terk etmesi ve 1 Şubat günü Humeyni’nin İran’a dönmesi ile İran’da Şah hanedanı yıkıldı.
İran İmparatorluk Hava Kuvvetleri F-14’ün eğitimine, yedek parça sistemlerine vb. gibi şeylere yatırım yapmasına rağmen operasyonel olarak kullanım İran İslam Cumhuriyeti Hava Kuvvetlerine nasip olacaktı
İran İslam Cumhuriyeti Hava Kuvvetleri (IRIAF)
İmparatorluk Sonrası Durum
İslam Cumhuriyeti kuruldu fakat İslami Cumhuriyet’in değişimleri farklı olacaktı.
1979-1982 dönemi Laik ve Dini güçler arasındaki mücadeleyle devam etti. Buradaki önemli olan konu; İran toplumunun gelecekte izleyeceği yöndü. İran dini kurumun idaresine mi geçecekti yoksa ılımlı reformcular idaresinde Anayasal bir rejime mi dönecekti? Bu yıllarda gerçekleşen bir çok olayda yine bir çok İranlı hayatını kaybetti. İran bu olaylardan sonra tamamen dini yönetime sahip olan bir ülke oldu.
Ülkede yönetimi ele geçiren ve Şah’ı birlikte devirdiği diğer ideolojik grupları da kısa süre içinde ortadan kaldırarak İslam Devrimi’ni tamamlayan Humeyni yönetimi, önceki rejimin batı ile yürütmekte olduğu tüm ekonomik, askeri ve ticari ilişkileri iptal etti.
İslam devriminden sonra başta Hava kuvvetleri personelinin oluşturduğu bir çok eski İran’lı subay ya idam edildi ya da hapse mahkum edildi. Ve yine Humeyni tarafından İran ordusu çok ciddi miktarlarda küçültüldü, İran İslam Cumhuriyeti Hava Kuvvetlerine ek olarak İran Devrim Muhafızları Hava Kuvvetleri oluşturuldu.
İkinci el İran F-14’leri
İran Ordusu Küçülüyor
İran ordusunun küçültülme kararından tabii ki F-14’ler de nasibini alacaktı. Küçültme kararı kapsamında İran ellerinde bulunan F-4 ve F-5 platformlarını aktif tutmaya, diğer platformların ise başka ülkelerin satışına karar verdiler. Nitekim görüşmeler ilk olarak Amerika Birleşik Devletleri ile yapıldı. Görüşmelerin ana gündem maddeleri, Şah döneminde tedarik edilmiş araç – gereç ve sistemlerin ABD’ye geri satışı ile iptal edilen projelerin akıbeti idi. Görüşmelerin odağında doğal olarak, İran’ın elindeki en gelişmiş sistemlerden olan F-14’ler bulunuyordu. Savunma Bakanı Ahmed Medeni başkanlığındaki heyet, uçak başına USD20 milyon gibi, dönemin piyasa fiyatının da üzerinde bir bedel talep etmekteydi. Nitekim bu dönemde Amerikalı bir teknisyen grubunun İran’a gelerek bakım- onarım ve yenileme için yardım etmesi de görüşüldü
Kanada ve Birleşik Krallık’ın F-14 talebi
Bu sırada F-14’ler için ilk müşteri çıktı: Kanada. Yeni savaş uçağı tedarik projesi kapsamında daha önce F-14’ü değerlendirmiş ancak fiyatı nedeniyle elemiş olan Kanada, İran’ın bu uçakları satışa çıkarması ile 1979 Haziran ayında girişimlerde bulunmaya başladı. Fiyat konusunda ilerleme sağlanan ve olumlu yönde ilerleyen görüşmeler, aynı sene Kasım ayında ABD Tahran Büyükelçiliği personelinden altısının Kanada hükümeti yardımıyla Ocak 1980’de ülkeden kaçırıldığının ortaya çıkması ile kesilecekti Kanada 1980 yılında ABD yapımı F/A-18 Hornet’i seçti.
1979 Ağustos ayında İran hükümetinin F-14 savaş uçaklarını satışa çıkarma niyetini açıkça beyan etmesinden sonra İngiltere de, bu uçakları satın almayı değerlendirdi. Yeni geliştirilen Tornado savaş uçağının av önleme versiyonu hizmete girene kadar F-14’leri almayı düşünen İngiltere, uçakların yeniden uçar hale gelmesi için harcanması gereken tutar nedeniyle bu projeden vazgeçti.
Türk F-14’leri
İran’daki Türk Büyükelçiliği, İran yönetimine Türkiye’nin İran F-14’lerine olan ilgisini bildirdi. Görüşmelerde, Türkiye’nin uçaklarla ilgili ödemenin bir kısmını, İran’ın acil ihtiyaç duyduğu döviz şeklinde, kalanını ise sanayi mamülleri ve buğday olarak yapması gündeme geldi. Bu dönemde Türkiye’ye düşük bedelli petrol satmaya başlamış olan İran’ın, uçakların satışı konusunda da kolaylık sağlayabileceği düşünülmekteydi.
Görüşmelere paralel olarak Eylül ayında Tahran’a giden bir Türk askeri heyeti, uçakları yerinde inceledi. Dönemin havacılık basınına yansıyan haberlere göre Türk Hava Kuvvetleri, F-14’leri F-100 Super Sabre jetleri ile değiştirmeyi planlamaktaydı. Yine haberlere göre satış anlaşması kapsamında, İran Hava Kuvvetleri uçaklarına Türk Hava Kuvvetleri’nin Eskişehir 1’nci ve Kayseri 2’nci Hava İkmâl Bakım Merkez Komutanlıklarında bakım – onarım ve yenileme hizmeti verilmesi de gündeme gelmişti.
Devrimden hemen sonra uçuştan çekilen ve bakım – onarımları yapılmayan, zaten sıkıntılı olan TF30 turbofan motorları da atıl hale gelmiş F-14’lerin, tekrar uçabilir duruma gelmeleri için 18 aylık bir çalışma ve ciddi bir yatırım gerektirdiği hesaplandı. Dahası, böyle bir çalışma ne Türkiye ne de bu uçağı satın alacak başka bir ülkenin kendi başına yapabileceği bir iş değildi. Bakım – yenileme programında ciddi ABD destek ve personel, parça ve ekipman katkısı gerekecekti. Tüm bu hususlar ve ülkenin içinde bulunduğu ekonomik darboğaz, Tomcat alım girişiminden vazgeçilmesine neden oldu.
Detaylı bilgiye Arda Mevlütoğlu’nun Türkiye’nin Gerçekleşmeyen F-14 Tomcat Alımının Hikayesi yazısından ulaşabilirsiniz.
F-14’leri aktif tutma çabaları
İran F-14’leri satamayınca bu güç çarpanı uçakları kendisi işletmeye çalıştı. Şah döneminde alınmış uçaklar neredeyse İslam devriminden 3-4 yıl sonra çok ciddi şekilde yedek parça sıkıntısı çekmeye başladı. F-14’ler kısa sürede idame edilemez platformlar haline geldi. Nitekim İran İslam devrimiyle yaşanan bir çok alandaki değişikliğin orduyu da etkilemesi şaşırtıcı da değildi.
İlk yıllarda F-14’ler ABD yardımıyla uçurulmaya çalışıldı. Yukarıda bahsettiğimiz ara dönem boyunca parça akışı bir şekilde sağlandı fakat özellikle devrimin sertleşmesiyle birlikte F-14’lere parça akışı durdu. Uçakların yalnızca yüzde onu harbe hazır durumuna kadar düştü.
Bu dönemde bazı iddialara göre ABD’li teknisyenler ülkeyi terk ederken F-14’ün kritik silahı olan AIM-54 füzelerinin güdüm sistemlerine zarar verdi. Bu nedenle bir miktar Aim-54 Phoenix füzesinin çöpe gittiği tahmin ediliyor. Nitekim ABD-İRAN ilişkilerinin bu kadar sertleşmesinden sonra İran’ın ABD’ye misilleme olarak F-14’lerin elektronik sistemlerini vermesine karşı Birleşik Devletler Donanmasına bağlı tüm F-14’ler ve Aim-54’lerin kripto teknolojileri ve kritik alt sistemleri tekrardan tasarlanıp değiştirilmiştir.
F-14 Tomcat’ler konusunda parça sıkıntısı yaşayan İran’ın karşısına daha zor bir durum çıktı: İran-Irak Savaşı
İran Irak Savaşı ve F-14’ler tekrardan Pers göklerinde
İran Irak savaşı öncesi durum
Önce Irak’tan başlayalım. Savaşa giden ilk olaylardan birisi Iraktaki Haşimi Arap krallığının yerine Abdulkerim Kasım’ın gelmesidir. Iraktaki bu devrimin savaşa ilk yansıması da Irak’ın Türkiye’nin de üyesi olduğu Bağdat Paktı’ndan (CENTO) çıkmasıydı. İkinci yansıma ise Saddam Hüseyin’in iktidara gelmesidir. Saddam Hüseyin ilk icraatlardan birisi olarak İran ile sürtüşmede olduğu Huzistan bölgesinde arapça yayın yapan milliyetçi radyolar kurup, bölge üzerinde hakimiyet kurmaya başladı. Nitekim İran Şahı devrilmeden 1971 yılında diplomatik ilişkiler kesiliyor. Nitekim 1974 yılının Mart ayında olan sınır ihlalinde İran yukarda bahsettiğimiz yeni doktrinajıyla Irak Zırhlı Tümenine çok ciddi zararlar veriyor. Irak bu dönemde sakinleşme dönemine gidiyor. İlişkiler normal seyrine dönmeye başlıyor.
Fakat İran-Irak ilişkilerini değiştiren olay yine ele aldığımız İran İslam devrimi olabiliyor. Her ne kadar Şah farklı bir yönetim tarzı çizse de İran da 1979 yılı itibariyle kendi Saddam Hüseyin’ine sahip oluyor desek yalan olmaz. İranlı Saddam Hüseyin (buradaki kasıt Ayetullah Humeyni’dir) yönetime geçince verdiği ilk fetvalardan biri Iraklı Şii’leri şeytanın icadı olan Baas hareketine karşı isyana yönelik olmuştu. Irak hem bu karşı manevraların etkisiyle hem de İran’ın Şah döneminde görev yapan askerleri ordudan atması ve orduyu küçültmesinin etkisiyle iyice savaş kıvamına geldi. İran devrimden hemen sonra tekrardan Şah başa gelir diye 85 adet Generalini idam etmiş, bütün Tümgeneral ve Tuğgeneral seviyesindeki generallerini de erken emekli etmiştir. 1980 Eylülüne gelindiğinde 12000 subay ordudan atılmış, öldürülmüş veya sürülmüştü.
Savaş Başlıyor
Irak, 16 Eylül’de, Şattülarap Antlaşmasını feshettiğini açıklamıştı. Savaşın başlangıcında Irak güçleri tıpkı İsrail Hava Kuvvetleri’nin Mısıra yaptığı OCA Strike gibi İran’a OCA Strike paketleri şeklinde saldırmıştır. Irak bu konsepte toplam 188 savaş uçağıyla İran’a saldırmıştır. 23 Eylül 1980’de ise Irak Zırhlı birlikleri İran’a kara harekatına başlamıştır. Irak zırhlıları toplamda 3 koldan 644 km lik bir cephede İran’a giriş yapmaya başlar.
Savaşla ilgili çok kapsamlı bir yazıya sahip olan Anglachelm nickli hocamızın yazısına buradan ulaşabilirsiniz
F-14’lerin kullanımı
F-14’ler İran tarafından hem ön planda hem de arka planda kullanıldılar. Fakat savaşın getirdiği ağır yıpranma F-14’ler üzerinde çok ciddi yıpranmaya sahip olmuştur. Nitekim İran Irak gibi hem Batı hem de Sovyetlerden yararlanamamış, eldeki envanterin neredeyse yarısını yedek parça olarak kullanmıştır.
İran F-14’leri çok geniş kapsamlı bir kullanıma sahip olduğundan kısa kısa katıldıkları operasyonları yazacağım. Nitekim dogfightlarda iki taraf da abartılı şekilde üstünlük gösteren medyatik verilere sahiptir.
Mürverid Saldırısı
İran Deniz Piyadeleri Basra körfezinin ortasındaki El-Bekr ve Hur-el-Amaya Offshore petrol istasyonlarını AH-1 helikopterlerinin desteğiyle petrol istasyonlarını ele geçirip patlayıcılarla patlatır. Irak bölgeye gönderilen hücümbot ve torpidobotlarıyla İran hücümbotlarına saldırınca İranlılar bölgede bulunan Agm-65 Maverick füzesi yüklü F-4’lerden yardım ister. F-4’ler tek dalışta 7 adet Irak torpidobotu batırır.
Bunun ardından bölgeye 7 adet Mig-23 savaş uçağı gönderilir. F-4’lerle girilen dogfighta F-14’lerde Sparrow füzeleriyle dahil olur. Toplamda 6 adet Mig-23 düşürülür.
H3 Havaalanı Saldırısı:
İran yavaş yavaş hava üstünlüğünü ele geçirmeye başlamıştır fakat giderek de yedek parça stokları azalmaktadır. Irak bu hava üstünlüğünden ötürü savaş uçaklarını İran’a en uzak mesafede olan Ürdün sınırının yakınına konuşlandırmıştır. İran Irak’ın Mısır’dan yüklü miktarda cephane ikmal ve ithal ettiği, Fransa’dan Mirage f-1 uçakları aldığı ve Sovyetler Birliğinden Tu-22 Blinder bombardıman uçakları temin ettiğini haber alır. Tıpkı İran’da İsrail veya Irak’ın savaşın ilk günlerinde yaptığı gibi OCA Strike görevi düzenlemeye başlar.
1500 km uzunluğa sahip bu operasyona sekiz adet F-4 Phantom savaş uçağı, dört adet F-14 Tomcat bir adet C-130, bir adet Boeing 747 ACM ve iki adet Boeing KC-707 tanker uçağı katılır.
Hamedan üssünden kalkan uçaklar Türk hava sahasını yalayarak Suriye Irak sınırına gelirler. Buradan Ürdün sınırına yönelen uçaklar Irak hava sahasına girerler. Irak askeri üssünü hazırlıksız yakalayan İran Hava Kuvvetleri üç adet Antonov An12 nakliye uçağını, bir adet Tu-16 bombardıman uçağını ve dördü Mig-21, beşi Su-22, sekizi Mig-23, ikisi Mirage F-1 olmak üzere 19 adet savaş uçağını yok eder. Operasyon boyunca hiç bir İran uçağı düşürülemez.
İşin ilginç yanı Körfez Savaşı sonrası müttefikler tarafından sorguya çekilen Iraklı pilotlar h3 saldırısından bahsederken “Türk sınırında doğudan batıya uçan uçakları” radarda gördüklerinden ancak bunların Türk uçağı zannedildiğinden söz etmişlerdir.
Sekizinci İmam Operasyonu
İran savaşta ilk kez ciddi şekilde karşı saldırılara başlar. 22 Eylül 1981′ tarihinde Sekizinci İmam operasyonunu başlatır. Irak güçlerini afallatacak şekilde ters hareketler yapan İran Basra kentini işgal ediyormuş gibi gözükür. Irak Abadan şehrinde bulunan askerlerini geri çekmeye başlamıştır.
İran Hava Kuvvetleri F-4 ve Ah-1’lere yüklü AGM-65 füzeleri ile Irak zırhlı birliklerine saldırırlar. İran Hava Kuvvetlerine karşı kaldırılan Mig-23 ve Mirage F-1’ler ise F-14 savaş uçaklarının Aim-54’leri tarafından düşürülür.
Genel Anlamda F-14 kullanımı
İranlıların F-14’lerini hiç bir Irak savaş uçağı zorlamadı desek yalan olmaz. Fakat özellikle yedek parça konusu İran F-14’lerini vuran ana konuydu. Nitekim bu duruma düşmelerine Şah’ın devasa F-14 yedek parça savaş stokları ile bile engel olamamıştır. F-14’lerin kritik silahı Aim-54 füzeleri 1986 yılında tükenmiştir. İranlı mühendisler Mim-23 Hawk HSS füzelerini Aim-23C Sejil (Pişmiş Kil) füzelerini F-14’lere entegre ettiler. Nitekim ileride de bahsedeceğiz, Aim-54 füzelerinin klonları da üretilip F-14’lere takıldı.
Tom Cooper’ın araştırmasına göre, İranlı F-14’ler savaşın ilk altı ayında Irak’ın MiG-21’leri , MiG-23’leri ve bazı Su-20’lerine karşı en az 50 havadan havaya zafer kazandı. F-14 Tomcat’in AWG-9 silah sisteminin ve AIM-54A Phoenix uzun menzilli havadan havaya füzelerinin hassasiyeti ve etkinliği, F-14’ün hava üstünlüğünü korumasını sağladı.
1982 ile 1986 arasında çatışmalar artarken, F-14’ler giderek savaşa daha fazla dahil oldu. İyi performans gösterdiler, ancak birincil görevleri Irak Hava Kuvvetlerini sindirmek/air superiority yapmak amacıyla ve F-14 filosunun korumak için ağır çatışmalardan kaçındılar. Varlıkları bile çoğu zaman Iraklı savaş uçaklarını uzaklaştırmaya yetiyordu.
İranlı F-14’ler aynı zamanda savaşa ilk olarak sadece Aim-54 füzeleriyle katılmıştırlar. Aim-9 Sidewinder ve Aim-7 Sparrow kullanma yeteneğine sahip değildir. Bunun nedeni Grumman teknisyenlerinin ülkeden ayrılırken uçuş bilgisayarlarına zarar vermesidir. Fakat savaşın ilerleyen yıllarında F-14’ler tekrardan Aim-9 Sidewinder ve Aim-7 Sparrow kullanabilmişlerdir.
Yine savaşın ilerleyen yıllarında F-14’lere bomba atabilme kapasiteleri kazandırılmıştır. ABD’den BRU-34’ler ve BRU-42’ler temin edildiği görülmektedir. Nitekim yine 7000 pound gibi çok büyük bombalarda İran F-14’lerine takılmıştır.
İki tarafında kayıp oranı açıklamaları çok hatalı olduğundan birazdan vereceğim rakamlar Batılı uzmanlara göredir. Kesinlik taşımaz. Irak ordusu 70’den fazla F-14’ü düşürdüğünü iddia ederken Batılı uzmanlar İran’ın savaş sırasında 10 ila 12 F-14 kaybettiğini tahmin ediyor.
F-14’le en çok düşman uçağı uçak düşürme rekoru ise İranlı as pilot Jalil Zandiye ait. Jalil Zandi toplamda 11 Irak savaş uçağı düşürerek en iyi ölüm oranına sahip olan F-14 pilotu oldu.
1990’lardan günümüze İran F-14 Tomcat’leri
İran İslam Cumhuriyeti Hava Kuvvetleri aldığı F-14’lerde yukarıda da belirttiğimiz gibi çok büyük parça sıkıntıları çektiler. Bunların bazılarında savaşta ABD tarafından yedek parça yardımları ve Aim-54 aldıkları iddia edildi. Nitekim bir çok askeri uzmanda bu savaşta ABD’nin iki tarafa da silah sattığını öne sürer.
İran’ın F-14’lerinin diğer dezavantajı ise teknolojik olarak pek fazla modernizasyona tabii tutulamamasıydı. ABD Donanmasındaki F-14’lerin B ve D modelleri üretilip A modelleri de modernize edilirken, İran F-14’leri bu modernizasyon programlarını alamadı. Yani İran F-14’leri hala analog aviyoniklere sahip. Nitekim bazı kaynaklarda Rusya yardımıyla F-14’lerin aviyoniklerinin modernizasyona tabi tutulduğu da yazıyor. Bu iddiaları en güçlendirecek şey ise İran F-14’lerin Rus füzeleriyle görülmesiydi. R-27 füzeleri F-14’lere entegre edildi fakat AWG-9 radarı ile pek iyi performans gösteremediklerinden füzeler depolara kaldırıldı. Fakat entegre edilen diğer Rus füzesi olan R-73 ise F-14’lerde iyi performans gösterdi.
İran’ın ayrıca Sovyetler Birliğine F-14 teslim ettiği ve Rusya’nın Mig-31 ve R-33/AA-9 füzelerini bu şekilde ürettiği de yine uzmanların söylediği iddialardan birisi.
Savaşın ilk başlarında İran neredeyse 75 uçaktan 10’unu kaldırabilecek bir teknik güce sahipti. Savaşın ileriki safhalarında operasyonel F-14 sayısı belirli nedenlerden ötürü arttı. İlk neden Lübnan’da yaşanan rehine krizinde İran ABD’ye yardım etmesinden ötürü belli yedek parça stoku elde etmiştir. İkinci olarak da bazı kaynaklar F-14’ler için İran’ın Filistin konusunda bazı liderleri İsrail’e teslim ettiği, bunun karşılığında ise parça tedariki yaptığını belirtir. Üçüncü olarak savaş sonrası Körfez harekâtında ABD’nin İran’a F-14 parçası yaptığı da yazılanlar arasında.
İran’ın F-14’lere Overhaul yapması ve Aim-54 füzesini kopyalaması da üzerinde durulması gereken noktalardan birisi. İran ellerindeki F-14’lerin hepsini kısıtlı imkanlarda da olsa bir şekilde overhaul yaparak kullanmaya çalıştı. Tabiki yapılan modernizasyonların içerikleri hiç bir ülke tarafından bilinmiyor. Buna ek olarak önce Hawk füzesinden geliştirilen Aim-23 füzesinin envantere alınması ve sonrasında Fakur-90 olarak adlandırılan Aim-54 klonunu envantere katmıştır.
Yedek parça stoğunun İran-Irak savaşı ve Körfez savaşından sonra 2005-2010’lı yıllarda da arttırılmaya çalışıldığı görülmüştür. ABD istihbaratı tarafından birkaç kişi bu konuda yakalanıp tutuklanmıştır. Parça akışının durması, Tomcat’lerin parçalanmasının sebebinin bu olduğu da oldukça aşikardır. Ve yine görüldü ki Doğu Bloğu tarafından İran’a gizli bir uçak ambargosu devam ediyordu. İran ısrarla 40 yaşındaki F-14’lerini uçurmaya çalışıyordu.
2010 yılında başlatılan modernizasyon kapsamında ise F-14A’lar F-14AM seviyesine çıkarılmıştır. Kamuflaj olarak ise Minör II kamuflajı tercih edilmiştir.
İran’ın elinde 30-40 adet F-14 uçar halde olduğu tahmin ediliyor. F-14’ler son olarak Suriye’deki IŞİD hedeflerine düzenlenen bombardıman uçuşlarına eskort etmişti.
İran cephesinde bu güzel kuşların ise yaklaşık 10 yıl daha uçması bekleniyor. Nitekim bu uçaklar her ne kadar eski olsalar da Mig-29 ile birlikte İran’ın sahip olduğu görece en modern platformlardan biri . (Burada İran’ın doktrinaj farklılıklarını da gözetmek gerekir)
Sonuç
Bu uzun yazının sonuna gelirken her ne kadar bazı şeyleri uzun uzun olarak yazsak da F-14’ü detaylı şekilde anlamak için dönemin doktrinajını, politik dengelerini ve Dünya’nın o dönemki sivil/askeri yaşam döngüsünü bilecek şekilde bir bilgi birikimine sahip olmak gerekir.
Özellikle Century seriesden sonra gelen bu Teen series uçakların ilki olan F-14 Tomcat’i anlatmak ve bir yazı kaleme almak yazıyı yazan kişi için de inanılmaz bir zevk kaynağıdır. (Yazar’ın bir F-14 tutkunu olduğunu da belirtmek gerekir)
” I feel the need; The need for speed”
Çok uzun olduğu halde bir an bile sıkılmadan bir solukta okudum. Ellerinize, emeklerinize sağlık. Sanırım F-14 hakkındaki en iyi Türkçe kaynak buydu.
Teşekkür ederim